Kayıtlar

Ağustos, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cumartesi yazısı

Resim
Ben haftasonu pek yazmıyorum, yazamıyorum biliyorsunuz. Yazamıyorum, zira haftasonu yapılacak fazlasıyla işim ve buluşmalarım oluyor, bir de Selim Efe faktörü var tabii.. Ama bu sabah çok ama çok erken uyandım. Neden mi? Bir hava düşünün: durgun, bir gram bile esmiyor, ter içinde uyanıyorsunuz. Sabah odaları havalandırmak için pencereleri açıyorsunuz ama farkediyorsunuz ki ev dışarıdan daha serin, üstelik dışarısı nemden boğulmuş bir vaziyette..Evi sadece 5-10 dakika havalandırıp kapı, pencere kapatıyorsunuz, klima altında pineklemeye başlıyorsunuz.. Çok değil, geçen seneye kadar Antalya'da neredeyse tüm yaz böyle geçerdi. Ama bu yaz birşeyler yolunda gitti, biz de pekçok insanın yaşadığı gibi daha "insani boyutlarda" bir yaz yaşadık:) Fakat Antalya yazı tam giderayak yapacağını yaptı yine..şu an dışarıda boğucu, fena bir sıcak var.. Denize gidesim yok.. Buz gibi havası olan AVM'lere de.. Sadece evde pineklemek istiyorum bugün.. Umarım Selim Efe de arıza çıkarmaz,

Çakma

Bundan 5-6 sene önceydi. Eşimle Venedik sokaklarını iyice arşınlamış, bitmiş bir vaziyette otelimize doğru dönüyorduk. Birinin Fransızca "gel gel gel" sesine riayet edip, adama doğru yöneldik. Sohbet ederken öğrendik ki, adam Senegalli. İtalya'ya göç etmiş, taklit çanta satıyor. Eşim eski Fransızca rehberi. Yıllarca ülkemize gelen turistlerin imitasyon ürün almasına karşı savaş vermiş, şimdi ise eşiyle baş etmeye çalışıyor, biraz kızgın.. Ama ne mümkün...eşimin önüne geçtim, adamla kıyasıya pazarlık yapıp bir adet "sahte" Fendi çanta satın alıyorum. İki sene kadar o çantayı utanmadan kullandım. Evet, utanmadan. Eğer Serkan İzmir'de değil de, burada yaşıyor olsaydı, bir hafta bile takamazdım, taktırmazdı. Zira kendisi lüks markaların satıldığı büyük bir mağazada çalışıyor, o da imitasyon olayına fena halde karşı. Sonra bir 19 Ağustos günü, eşim ünlü bir zincirin şık torbasıyla çıkageldi. İtiraf etmeliyim ki, gördüğüm an büyülendiğim o kırmızı tab

Ayrı dünyaların insanları

Resim
Aslında bu başlık "dosttan geri kalan2" olacaktı. Vazgeçtim. Nedenini ilerleyen satırlarda anlayacaksınız. Bir dostum daha geldi, gitti. Serkan'dan size bahsetmiştim, benim lise arkadaşım. 89 yılında tanıştık. Yıl olmuş 2013. Henüz 20'lerinde bile yokken tanıştığın bazı insanlarla bağlantıyı hiç koparmamak, kaldığın yerden devam etmek fena keyifli. "kaldığın yerden devam etmek" diyorum çünkü koptuğumuz zamanlar da oldu, çünkü hayatlarımız farklılaştı...eh tabii insanoğlu yaş aldıkça, aile kurdukça hayat başka bir noktaya geliyor, önceliklerin farklı oluyor.. Yani hep görüşüldü ama fiziksel olarak aynı ortamda bulunmak son zamanlarda zorlaşmıştı, bunun en büyük sebebi benim uzunca bir süredir İzmir'den uzakta yaşıyor olmam. Her neyse.. Harika 2 gün geçirdik, üstelik tam da Selim Efe'nin doğumgününde geldi, ne güzel bir tesadüf oldu.. Kahkahalar, muhabbetler, yemekler -ah o yemekler:/- havada uçuştu..   Çok i

Mutluluk

Resim
2 gündür yazamıyorum. Dün biriciğim Selim Efe'nin doğumgünüydü. Hazırlık telaşından buralara gelmeye fırsatım olmadı.. Hazırlık demişken.. Bunca yıllık -abartmayı pek severiz, sadece 3 yıllık halbuki:/- anneyim, hala poğaça yapmayı bilmediğimi farkettim:/ En kısa zamanda poğaça yapmayı öğreneceğim, tam anlamıyla tutturmayı becerdiğimde tabii ki tarif gelecek:) Ha benim debelendiğim anlarda, bu satırları okuyan bir "poğaça kraliçesi" varsa aramızda, lütfen öne çıksın, tarifleri alalım:) Dün çocukluk arkadaşım da geldi. Bu aralar benden mutlusu yok. Buraya yazamadığım için kısmen huzursuz ama diğer yandan da fena mutluyum, insanların kilometrelerce uzaklıktan sırf sizinle sohbet etmek, anılar biriktirmek için yol yapması çok keyifli.. Tabii sadece anılar birikmiyor, kilolar da birikiyor:)) Bu masadakiler sadece başlangıç, sonrası artçı deprem gibi:/ Önümüzdeki günlerde disiplin dolu bir süreç beni bekliyor.. Zaten epeydir spora gidemiyor olmanın verdiği vicdan azabıyla k

Yeni Batman

Resim
Süper kahramanlı filmlere oldum olası bayılmamışımdır. Nefret ettiğim de söylenemez ama eğer sinema yolunu tuttuğumda alternatifim varsa, tercihim süper kahramanlılardan yana olmaz. Son yıllarda bu ezber değişti gibi.. Tabii kesinlikle bunda oyuncuların etkisi var. Mesela Iron Man/Demir Adam. Hayranlıkla takip ettiğim Robert Downey JR olmasaydı, sanırım sadece eşimin hatırı için giderdim Demir Adam'ı izlemeye...ki, serinin üçüncü filmi itibarıyla, Downey JR'a rağmen kabak tadı vermeye başladı gibi:/ Yıllar önce Batman izleyicisi olmamın tek bir sebebi vardı: Jack Nicholson. Rolünün hakkını öylesine verdi ki, Batman'dan geriye insanların hafızasında en çok "The Joker" kaldı. Eh, adam boşuna "erkek oyuncu Oscar'ını 3 kez alan tek oyuncu" ünvanını elinde bulundurmuyor:) Yalnız Nolan'ın The Joker'ini de burada anmak icap eder.. Heath Ledger da şapka çıkarılacak bir Joker performansı gösterdi. Çekimlerin bitmesinden birkaç ay sonra, yanlış i

Güzel ağustos

Ağustos bitmek üzere.. Sıcak sebebiyle eve kapanacağımı düşünürdüm ama öyle olmadı. Bir kere bu sene ağustos çok zalimlik yapmadı, katlanılabilir hava koşulları bu ayı daha da çekici yaptı:) Ardından Kıbrıs'taki dostum çıktı geldi, harika bir hafta geçirdik kendisiyle.. Şimdi de çocukluk arkadaşım geliyor, hani bir  YAZI da bahsetmiştim kendisinden size.. Evet bu sene Ağustos dostlarla pek keyifli geçti, geçiyor ama bu ayın bir başka özelliği daha var. Ağustos hem yol arkadaşımla hayatımı birleştirdiğim güne, hem de biriciğimizin doğumuna ev sahipliği yapıyor.. Birkaç gün önce bizim evlilik yıldönümümüzdü. Nasıl geçtiğini anlamadığımız seneler bize öğretti ki, insanın bu hayattaki en iyi dostuyla evli olması kadar büyük bir lüks yok.. 25 Ağustos ise Selim Efe'min doğumgünü.. Her ne kadar bizde doğumgünleri çok şaşaalı kutlanmasa da, mutlaka kutlanır:) Bizim için önemli olan,  dostlarla birarada sakin ve keyifli bir akşam geçirmek..tıpkı yılbaşı geceleri gibi.. İş

Dosttan geri kalan

Resim
Bu fotoğraftaki sadece somut olan tabii.. Bundan öte, bol muhabbet, çokça dertleşme, bol kahkaha, çok gezme, bol alışveriş, çokça yemek, bir sonraki buluşmanın programı, kurduğumuz hayaller ve güzel anılar kaldı.. Ve tabii geçirilen keyifli bir hafta sonrasında size hissettirdikleri de var.. Ama şu an dostum dönüş yolundayken tek hissettiğim; insanın kendini tamamen açtığı, güven duyduğu, iyi vakit geçirdiği, birlikteyken kendini iyi ve rahat hissettiği bir dostunun olmasının verdiği mutluluk ve huzur...ve ben öyle zenginim ki, böyle dostlardan bende birkaç tane var...şükürler olsun.. Eğer bu cümleleri okurken sizin de aklınıza birileri geliyorsa, çok şanslı ve zenginsiniz demektir. Ve lütfen bu zenginlikler için şükretmeyi unutmayın.. İnstagram hesabında son günlere dair birkaç fotoğraf paylaşmıştım, fakat hesabı olmayanları unutmuş değilim.. Birkaç fotoğraf ve güzel bir şarkıyla gideyim istedim. Sevgiler

İşler güçler

Resim
Dünden beri yazamıyorum. Yazmak istiyorum ama vakit yok bu ara, işler güçler.. İşler güçlerden bir kesit. Ayıptır söylemesi güzel kek yaparım! Şimdilerde muffin üzerinde çalışıyorum, mükemmele ulaştığımda sizlerle tarif paylaşmaktan keyif duyarım!:) Bu kek Kıbrıs'tan şu saatlerde gelecek olan dostum ve oğlum için:) Anlayacağınız bir süre yoğun muhabbet halinde geçecek, mümkün mertebe burayı ihmal etmemeye çalışacağım:) Yazmama ihtimaline karşı, beni afaroz etmemeniz için, yukarıda fotoğrafını gördüğünüz kekin tarifini iliştiriyorum!:) Sevgiler Yaban Mersinli Kek -Öncelikle fırınınızı 180 dereceye getirin. -3 yumurta (tercihen oda sıcaklığında) ile 1 su bardağı toz şekeri beyazlaşana kadar çırpın. -Bu karışıma 1 çay bardağı sıvı yağ, 1 su bardağı süt ve 2,5 su bardağı un ekleyerek çırpmaya devam edin. -1 paket vanilin ekleyip çırpmaya devam edin. -Bir paket kabartma tozu ekleyin. Ancak ekleme yöntemi şöyle: kabartma tozunu bir çay süzgeçine koyun ve kek karışımının

Görüntü var ses yok

Resim
Ayaklı küvetlerden bahsediyorum! Görüntü olarak gerçekten estetikler, fakat ne kadar işlevsel? Ben ve yakın çevremdekiler bu ayaklı küvet konusuna pek sıcak bakmıyoruz. Belki hatırlarsınız, yaz başlangıcında bir yakınımızın banyosunu yenilemeye karar vermiş ve araştırmalarımıza yardımcı olması amacıyla bir  YAZI  hazırlamıştım. Bu arada o banyonun fotoğraflarını sizlerle paylaşmayı unutmuş değilim, sadece hem ev sahibesinin hem de bizim çok git/gellerimiz, meşguliyetlerimiz, misafirlerimiz oldu, bir türlü fırsat bulamadık...ama en yakın zamanda, söz!:) Neyse, konumuza dönelim. O zaman ev sahibesinin istediği ilk şey, banyodaki hali hazırdaki küvetin kaldırılmasıydı. Ülkemiz genelinde banyo ölçüleri malum..hiçbir zaman bir oda büyüklüğünde değildir. Kaldı ki, biz genel olarak saatlerce banyo keyfi yapan tipler değiliz. Dolayısıyla bu noktada, banyoda küvetin anlamsızlığını düşünür olduk. Bir de şu var tabii: bu tip küvetlerden sıçrayan, etrafı göl haline çeviren su sizi rah

Ne olacak bu çocukların hali?

Resim
Ne yaptıysam fayda etmedi. Düzenli suyunu verdim, aşırı hava akımlarından korudum, direkt güneş ışığına maruz bırakmadım...bana ne söylendiyse yaptım. Bize ilk geldiğinde bu kadar güzeldi açelya..(kırmızı saksılı) Sonra bir haller oldu, bu hale geldi:( Suyunu bile çekmemiş artık, "öldüm bennnn" diye bağırıyor:( Yaprakları kupkuru, dökülüp duruyor.. İşin kötüsü sadece su ve güneş isteyen sardunyalarım da bu halde:/ Su ise su, güneş ise, alası var, hem de yaz/kış.. Baksanıza haline.. Annemin dediği şeyi söyleyecekseniz baştan belirteyim: evet, onlarla hergün konuştum, hatta "çocuklarım" ilan ettim! Konuşmalarımın pekçoğuna tanık olan Selim Efe, annesinin akıl sağlığından bile şüpheleniyor olabilir bu monologlardan ötürü..ama yok yok yok.. Tamam yine çiçekçiye gideceğim, yeni çiçekler getireceğim, onların da sonu aynı olur diye çekiniyorum:/ Ha bu arada, ilk fotoğrafta gördüğünüz çiçeklerin hiçbiri hayatta değil.. Var mıdır bu işlerin bir püf noktası?

Sehpanızın üstünde ne var?

Resim
Öncelikle belirteyim: ne yazık ki benim sehpamın üzerinde bu aralar hiçbirşey yok:/ Evde bir bebek olduğunda, bu tip düzenlemeleri aynen bırakmak ne yazık ki bir süre sonra mümkün olmuyor...özellikle de benim eski sehpamın üzerindeki gibi kıymetli katalog kitaplar, cam şekerlikler, kavanozlar, porselen kutular, mumluklar ve vazolar varsa, bunlar potansiyel bir tehlike arzediyor:) Peki orta sehpa düzenlemeleri neye göre yapılmalı? Bence kesinlikle kullanıma göre.. Eğer düzenli dergi okuma alışkanlığınız varsa, sehpanızın üzerinde onlara da yer açabilirsiniz. Taze çiçeklerden hoşlanıyorsanız, sehpa üzerinde bir tutam çiçek kesinlikle insanın içini açacaktır. Mum kullanmayı seviyorsanız, birkaç mumluk işinizi görecektir. Televizyon izlerken, arkadaşlarla beraberken birşeyler atıştırmaktan hoşlanıyorsanız, küçük atıştırmalık kavanozlar ya da tabaklar sehpanızın üzerini istila edebilir:) Sizler orta sehpanızın üzerinde neler bulundurmayı seviyorsunuz? ya da sevmiyorsunuz?  Bu tip ahşap