Festival zamanı

Yazan: -
Birkaç günlük İstanbul kaçamağı sonrası yine birlikteyiz!:)

Haftalar sonra ilk kez bugün spora gittim. Spor yaparken çok eğlenip rahatlayan biri olarak gidemediğim şu birkaç hafta rahatsız ediciydi ama sağ dizimdeki "menisküs zedelenmesi" tehşisi sebebiyle biraz dinlenmem gerekiyordu:/ Aslında şimdi bile tam anlamıyla iyileştiğimi söyleyemem, bacağımda hala ödem ve biraz sızı var..

Başka birşeyden bahsetmek istiyordum, konu yine nasıl değişti!:) Bahsedeceğim şey baharın gerçekten geldiğiydi..Bugün spor salonuna gittiğimde, sabah dersi olduğu halde -akşam dersleri iş çıkışı saatine denk geldiği için epey kalabalık oluyor- oldukça kalabalıktı...eh malum, yaza birşey kalmadı şurada, herkes form tutmaya, toparlanmaya gelmiş..Dedim ki kendi kendime "kızım Ayşe, bu sefer gerçekten bahar geldi, şuraya baksana, tıklım tıklım!" :)

Biz buralarda baharı böyle spor salonlarında karşılarken, başka yerlerde bahara çok daha keyifli selam çakanlar var!:)

Evet İzmir'deki hemşehrilerimden bahsediyorum!:) İzmirliler baharı festivallerle karşılıyor.
3 yıldır Nisan aylarında Alaçatı'da düzenlenen "Alaçatı Ot Festivali", geçen sene ilki düzenlenen "İzmir Boyoz Festivali" bunlardan yalnızca ikisi..

Ege mutfağında zeytinyağlılar hep başroldedir. Çocukluğumdan beri hep içinde olduğumuz için, ne kadar sağlıklı olduğunu anlamaya fırsatım olmamıştı, fakat ne zaman ki evlendim, beslenme düzenim değişti, işte o zaman kilo ile ilgili ciddi sorunlar yaşamaya başladım:/ Son 2-3 senedir yeniden Ege usulü yemekler yapmaya  başladım, kilo problemlerimiz göz görülür şekilde azaldı. Üstelik eşim de bilhassa ot yemeklerini bayılarak tüketiyor!:)

Antalya'ya geldiğim ilk seneyi hatırlıyorum..Ülkenin sebze/meyve ihtiyacının çok büyük bölümünü karşılayan bu kentin pazarlarında ilk zamanlar deniz börülcesi, enginar, şevketi bostan gibi ot ve sebzeleri göremeyince az da olsa hayalkırıklığı yaşamıştım...ama şimdi ne değişti bilmiyorum -sanırım turizm sektöründe çalışmak üzere gelen İzmirli sayısı arttı, şimdilik gözlemim bu yönde- artık pazarda hepsini bulmak mümkün!:)

Şimdi size Alaçatı Ot Festivali'nde görebileceğiniz 2 çeşit ottan örnek vermek istiyorum.

Bu geçtiğimiz hafta dostlarıma hazırladığım deniz börülcesinin pişmemiş hali...bahsettiklerine göre restoranlarda genellikle konservesini satıyorlarmış, tazesini yediklerinde bayıldılar!:) Salatanın hazır halinin fotoğrafını çekmeyi unutmuşum, bir dahaki sefere hazırlanmış halini de sizlerle paylaşırım:)



Bu da şevketi bostan..Temizlemesi zahmetli olsa da, yemesi inanılmaz lezzetli bir  ottur, kuzu eti ile pişirilir.


Yolu İzmir'e düşenler olursa, bu festivalleri kaçırmayın derim:)
Bu haftasonu düzenlenecek Alaçatı Ot Festivali ile ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
Mayıs'ta yapılacak İzmir Boyoz Festivali ile ilgili detaylar ise buradaaaa
Ah şimdi boyoz olsa da yesek...sonrasında 2 saat spor yapmaya razıyım:)))

Dilerim herkes kolay ve sendromsuz bir Pazartesi geçiriyordur..
Herkese işlerinin rast gittiği, mutlu bir hafta diliyorum!
Sevgiler:)





Yorumlar

  1. Mine 8 Nisan 2013 21:42

    Olmadi ama simdi,ben nerden bulayim deniz börülcesini buralarda:((

    YanıtlaSil
  2. smyrnetalya8 Nisan 2013 21:46

    Mine selam,

    Yoksa sen de mi Egelisin?:)
    Yurtdışındaydın değil mi...hangi ülkede olduğunu hatırlamıyorum ama İtalya ya da Fransa'da olabilir deniz börülcesi..

    YanıtlaSil
  3. Mine 9 Nisan 2013 12:24

    Selam

    Almanya dayim,ilk kez duydum yurtdisinda oldugunu,ama o zaman kesinlikle Italya dir diyorum.Yillar sonra roka bile gelmeye basladi,o da Italya dan:))Bornova desem anlarsin:)))

    YanıtlaSil
  4. smyrnetalya9 Nisan 2013 15:14

    Hımmmm Fransa'da var, onu biliyorum..Ama Almanya'da olduğunu sanmam..Bornova'yı anlamam mı, bilmem mi:) Biz Göztepeliyiz ama Bornova'da çok yakın bir dostum oturuyor, hem ondan hem de Ikea bulunuşundan dolayı ayrı bir severim:))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cam balkona perde ama nasıl?

Yazan: -
Resim
Her ne kadar Antalya'da bir yağmur yağıp bir güneş açsa da, mağazalar geleneksel "balkon mobilyası ve aksesuarları tacizi"ne başladılar bile:) O kadar yoğun bir taciz ki, yapı marketler ve mağazalardan gelen mail ve mesajların çoğunu artık okumadan silmeye başladım:/ Bahar yorgunluğundan mıdır nedir, henüz temizlik, hazırlık, düzenleme anlamında hiçbirşey yaptığım yoktu düne kadar..Dün söylene söylene eczaneye attım kendimi..Eczacımızdan-yıllardır aynı yere giderim, gece telefon etme lüksüm bile vardır kendisine- bahar yorgunluğunu atlatabileceğim bir vitamin rica ettim, bu sabah itibarıyla kullanmaya başladım, çünkü birinin bu evi adam etmesi lazım!:) Eczane çıkışı  ilk iş balkon perdeleri araştırmasına koyuldum. Benim balkon  malum  .. Geçen sene balkon yazımda bahsetmiştim, taşındığımız gibi duruyor balkon, evde yeni olduğumuz için yıl boyunca nasıl kullanacağımı görmek istedim...hemen acele edip birşeyler yapılınca, sonra kullanmadığınız ya da kullanmakta
Devamı

Sanat dolu tuvalet ve banyolar

Yazan: -
Resim
Öncelikle sizden bir ricam var. Az sonra bahsedeceğim konuya önyargılı yaklaşmamanızı rica ediyorum:) Dün size kısaca büyük banyomdan bahsetmiştim. Bilhassa duvarların boş olmasıyla ilgili olsa gerek, çok soğuk görünüyor gözüme.. Sonra farkettik ki, yerdeki paspas çok küçük ve açık renk, duvarlar da bomboş.. İlk etapta duvarlardan birine çok yakın bir dostumun getirdiği hediyeyi asmaya karar verdim..Tam klozetin sol üst köşesine.. Aslında arkadaşım bu mumluğu balkon için almış. Ama benim balkon malum, dört bir yanı cam kaplı. Ben de o kadar sevdim ki bu mumluğu, değiştirmeye kıyamadım, banyoya asmaya karar verdim:) Akşamları mumları yaktığımda hem banyoya nefis bir koku yayılıyor, hem de ortaya çıkan görüntü gerçekten çok güzel ve huzur verici.. Ama sırf bu mumluk bile kurtarmadı banyoyu. Şimdi yeni şeyler eklemem lazım, zira lavabonun yanındaki duvar hala boş..Havluluktan itibaren hala hatırı sayılır bir alan var ve oranın bomboş durmasını sevmiyorum. Ben de buraya bir
Devamı

Fırından öte: AGA

Yazan: -
Resim
AGA fırın -aslında fırın demek haksızlık, "pişirme ünitesi" daha uygun bir kelime- denince benim aklıma gelen ilk kelime mutfak, yemek ya da pasta değil,  "haute couture" :) Yani AGA da mutfak endüstrisinin bir Chanel 2.55'i ya da Hermes Birkin'i desek, abartmış sayılmayız:) Eh tabii bir Chanel ya da Hermes'le karşılaştırdığıma göre fiyatları hakkında da tahminleriniz oluşmuştur:) Hikaye 1929 yılında İsveç'te başlıyor. Nobel ödüllü bilimadamı ve mucit Dr. Gustaf Dalen, eşinin yemek yaparken ne kadar zorlandığını görünce, bu fırını geliştiriyor. Daha sonra bu üniteler ülke değiştiriyor ve İngiltere'de tarihi bir dökümhanede üretilmeye devam ediliyor. Bu ünitelerin en büyük özelliği, 70 yıldır tasarımının hiç değişmemiş olması ve gelişen, değişen bu teknoloji çağında hala seri imalat yapmaması..Tabii tek özelliği bu değil, ısıyı çok homojen bir şekilde yayması sebebiyle pişirdiği her yemeğin süper lezzetli olması, bir su ısıtıcısından çok dah
Devamı