Kayıtlar

Haziran, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rengarenk

Resim
Gezi olayları öncesi bir sergiye katılmıştım, burada resimleri sizlerle paylaşmak istedim ama o dönemler bir türlü kısmet olmadı.. Resimler kuzenimin arkadaşı Nilay Doğan'a ait. Sergi alanına girdiğim an aklıma Tekindor'un  resimleri  geldi ama sonuçta bir emek var ortada, şapka çıkarmak lazım..özellikle de kimi resimlerde boncuk ve pullarla işleme yapılmış, takdire değer.. Bir de o kadar güzel renkler kullanılmış ki, içim açıldı...rengarenk.. Sergideki favorilerimden.. Bir de bunları sevdim, bana Ege'yi anımsattılar.. Geçenlerde Goethe'nin çok güzel bir sözü ile karşılaştım. Der ki "İnsan hergün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir". Şiirinizi okudunuz mu ya da mantıklı cümleler kurdunuz mu bilmem, ama bugünkü tablo ve müzik kontenjanınız benden olsun:) Sevgiler:)

Heidi yeşiller diyarında:)

Resim
İlkokul öğrencisi iken, karne haftası biraz buruk geçerdi...çünkü bilirdim ki, en sevdiğim arkadaşlarımın bir bölümü köyüne gidecek. Onlar Torbalı, Kemalpaşa, Bayındır, Tire istikametine yolculuk için valiz hazırlarken ben anneme devamlı sorardım "bizim niye köyümüz yok?" Aradan yıllar geçti, kayınpederim sayesinde artık benim de bir köyüm var:) Bir süre önce kayınpederim annesinden kalan Çankırı'nın Karakuzu Köyü'ndeki toprağa ev yapmaya karar verdi. Ev yakın zamanda tamamlandı. Biz de hem evi yerleştirmeye yardımcı olmak, hem de eşimle evlendiğimizden bu yana ilk kez gideceğimiz köyü ve civarını görmek üzere yola koyulduk. Karakuzu Köyü'ne gitmek için önce Ankara'ya uçtuk. Ardından 2,5 saatlik bir araba yolculuğuyla köye varabildik. Kurak, ağaçsız bir İç Anadolu köyü beklerken yemyeşil, ormanlıklarla çevrili bir yerle karşılaşmak beni çok şaşırttı. Sonrasında öğrendim ki, Karakuzu Köyü Kastamonu sınırında, yani İç Anadolu'dan ziyade bir Batı Karadeniz

İşte geldim bur'dayım!

Resim
Meryem Uzerli tükenmeseydi, kalıbımı basarım, rahatsızlıktan haberimiz bile olmayacaktı...zira bu tam da mesai saati bitimine 5 dakika kala çantasını toplamaya başlayan Avrupalı rahatsızlığı:) hadi tüm Avrupalılar için konuşmayayım ama Fransızlar ve İsviçreliler tam da böyledir:)) Yaklaşık bir aydır biz de eşimle tükenmiş vaziyetteyiz: onun yine bir rutini var, her ne kadar istemese de işe gidiyor, benim durumum biraz daha vahim...ne yemek yapıyorum, ne spora gidiyorum, ne buraya birkaç satır karalıyorum, ne de herhangi bir etkinliğe katılıyorum..şu aralar hayatımız "Gezi öncesi ve sonrası" olarak ikiye ayrılmış durumda..eminim pekçok evde durum bu vaziyetteydi bu aralar. Buraya tek yazmama bahanem "Gezi" değil tabii.. Kısa bir mola verdim, uzaklara gittim. Aylar öncesinden kararlaştırılmış bu seyahat, şu karmaşada ilaç gibi geldi, nefes aldığımı hissettim. Hemen akabinde İzmir'den sevdiklerim geldi, sayelerinde dışarı çıkmaya, insan içine karışmaya başladı

Küçük bir mola

Resim
Aslında yeni başlamıştık ama yeniden bir ara vermek durumundayım. Zira gideceğim yerde internet yok, dolayısıyla yanıma bilgisayarımı almıyorum. Önümüzdeki hafta gittiğim yerden görseller, dikkatimi çekenler, izlenimlerim....hepsiyle buradayım. Balkonu unutmuş değilim, döner dönmez paylaşıma sunacağım!:) Şimdi kısa bir mola!:) Sevgiler

I have a dream

Resim
Çok değil, yaklaşık 10 gün önce size güzel sürprizlerim vardı.. Balkonun perde  sorununu çözmüş, daha konforlu mobilyalar bularak keyifli bir balkon yaratmıştım, merak edip soranlarla paylaşmak için sabırsızlanıyordum.. Ama tam paylaşacağım sıralarda, önce İstanbul'da inanılmaz şeyler yaşandı, ardından olaylar tüm büyükşehirlere yayıldı...işte o günden bu yana, balkon bir keyif köşesi olmaktan ziyade, her gece aynı saatlerde, henüz 3 yaş olmamış oğlumun şaşkın bakışları altında, tencere/tava çalınan bir mekan haline dönüştü.. Rutinlerimiz tamamen bitti; ne kitap okur, ne spor yapar, ne de düzenli yemek yer olduk...Selim Efe de huzursuzluğumuzu hissetmiş olmalı ki, o da bizimle beraber geç saatlere kadar oturmayı tercih etti. Facebook/Twitter günlük yaşantımızın neredeyse 3/4 ünü kapladı...işte o zamanlar blogu da boşlar oldum, çünkü amacından sapan, kırıcı, çirkin şeyler de okudum, canım sıkıldı...o ruh halinde yazmak, kimseyi incitmek istemedim. Ve bu dönemlerde beni en çok