Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pazartesi görünümlü Çarşamba

Resim
Öncelikle belirteyim: bu başlığı bir arkadaşımın Facebook'taki durum güncellemesinden esinlenerek oluşturdum. Durum o kadar beni anlatıyordu ki, başlık olarak koymakta sakınca görmedim :) Aslında baktığınızda ben öğrenci değilim, memur da değilim, milli bayramlarda tatil yapan herhangi bir şirkette de çalışmıyorum. Ancak son 2 senedir Antalya'da Cumhuriyet Bayramı o kadar coşkulu, o kadar "bayram" gibi kutlanıyor ki, ben de bayram tatili modundaydım:) Bugün ise tatil bitmiş, hafta başlamış, sanki Pazartesi gibi.. İzmir'de fazlasıyla coşkulu kutlandığından olsa gerek, Cumhuriyet Bayramı'nı çocukluğumdan beri çok severim. Bir de küçükken bu bayramda okul töreninden sonra bilirdik ki, anne/babamız bizi akşam dışarı çıkaracak, büyükler gibi takılacağız...çocuk aklı işte:) Sonra büyüdük, yetişkin olduk, yine birşey değişmedi; bayramlarda soluğu yine Kordon/Gündoğdu Meydanı arasında aldık. Dün bir arkadaşım İzmir Gündoğdu Meydanı'nda öğle saatlerinde bir fo

Hayaller üzerine

Resim
Deep ve saz arkadaşları yine bir "mim" olayına girmişler.. Aslında cevaplamayı düşünmüyordum ama Deep -nam-ı diğer Sade ve Derin- benim sıkı takip ettiğim bloglardan, o da benim iyi bir takipçim, onu kıramadım..hem konu da çok güzel: hayaller. Hayal kurmayan insan var mıdır, bilmiyorum. Benim için hayal kurmak ayrıca mesai ister mesela; hayal kurarken sakin bir ortam yaratırım, güzel müzikler dinlerim, yürüyüşe çıkarım, bazen enerjisini sevdiğim insanlarla biraraya gelir, hayallerimi onlarla da paylaşırım.. Vaktiyle hayalimi görsele bile döktüğüm olmuştur:) Öğrencilik yıllarımdı, Paris'e hiç gitmemiştim, ölesiye gitmek istiyordum...birgün, bir kitapta Eyfel Kulesi'nin çok eski yıllara ait, siyah/beyaz nefis bir fotoğrafı ile karşılaştım..o sayfayı kesip çerçevelettim ve çalışma masamın üzerine astım. O fotoğrafa kaç kere bakıp hayaller kurduğumu hatırlamıyorum..Sonra 20'li yaşlarımda bana Paris yolları gözüktü, ilginçtir, dönüşümden birkaç ay sonra çerçeve yere d

Or'dan bur'dan

Resim
Benim çiçekler konusundaki sabıkam malum..( tık tık ) Tamam, hep aynı çiçek yıllarca kalacak diye birşey yok, yenileri gelecek, güzel güzel açacak, sonra yenileri gelecek..bunları kabullendim..ama bir ay da mı dayanmaz yani.. Derken.. Dün sabah beni bir sürpriz bekliyordu.. Bizim kahvaltı sonrası çay/kahve keyiflerimiz meşhurdur, kendimi bildim bileli var bu adet, eşim de alıştı artık.. Balkona çay keyfine çıktığımda ne göreyim.. Aylardır bana küs olan begonvil çiçek vermiş!:)) Sabah yanına gidip kendisiyle konuştum, sabahımı güzelleştirdiği, güzel birşeyler görmemi sağladığı için kendisine teşekkür ettim (hayır hayır, merak etmeyin, delirmedim:)) Bu sabah dayanamayıp hemen blogun Facebook sayfasında da paylaştım..görmemişin çiçeği olmuş misali oldu ama idare edin, heyecan yaptım:)) Bu sefer formülü buldum galiba: çok su vermiyorum.  Doğumgünümde flamingo gelmişti hediye, o da açmıyordu ama bu sabah tomurcuklar verdiğini gördüm!:) Güzelce açtığında sizlerle paylaşmaktan keyif duyarım

Pazar manzaraları

Resim
"İnsan yedisinde neyse yetmişinde de o" diyorlar ya.. Bu tam anlamıyla geçerli olmayabiliyor.. Misal ben. Önceden Pazar günlerini hiç sevmezdim.. Belki öğrencilikten, sonrasında da belki çalışıyor oluşumdan..sevmezdim işte. Şimdi durum farklı. Ertesi sabaha kıyafet, ütü, yemek vs..yetiştirme derdi yok. "Aman Pazar tembellik edeyim, yoksa tüm hafta böyle bir şansım olmayacak" gibi bir stresim de yok.. O yüzden bugün çok keyifli zamanlar geçirdim, bol bol da müzik dinledim. Bazen müzik reel olarak yoktu ama kafamın içinde çaldı, durdu.. Bulunduğunuz yerde hava nasıldı bilmiyorum ama bugün burada nefis bir hava vardı.. Evde hala kış temizliği yapılacak, güzel havanın birgün yerini yağmurlara bırakacağını biliyorum ya, o yüzden ben sürekli sokaklardayım, hiç eve giresim yok.. Bizim bugünkü Pazar manzaralarımız.. Neredeyse ilk başta yazmam gereken şeyi unutuyordum! Frankofonlar Joe Dassin'i iyi tanır.  Komiktir, kendisi aslında Amerikalı bir Musevi ancak o dönem ü

İlham perisi

Resim
Dekorasyon sevenlerin sık sık başına gelen bir durumdur: internette, dergilerde gördüğümüz anda bayıldığımız, bize ilham veren kareleri biriktirmeyi severiz :)  Bazen o karenin tümünü sevdiğimizi düşünürüz ama fotoğrafa dikkatlice bakıp en çok neyi sevdiğimize fokuslandığımızda, aslında tarzımıza uygun birkaç şeyi seçtiğimizi farkederiz.  Bundan sonra diğer yazılardan fırsat buldukça, sizlere bir "ilham karesi" sunacağım. Ben fotoğrafı inceleyip, en çok neyi sevdiğimi söyleyeceğim. Sizler de benimle bu oyuna katılırsanız, çok mutlu olurum. Evetttt, ilk fotoğrafımızla başlayalım: Ahh, ben bu fotoğrafı görür görmez bayıldım! Ama dikkatlice incelediğimde, beni asıl kendine aşık eden şeyin ne olduğunu keşfettim: kanape. Aslında kanape değil, "mavi kanape"...renkleri nasıl güzel öyle, nasıl içimi açtı, içime nasıl bir huzur verdi.. Geri kalana baktığımda, ne o garibim, yarım kalmış zürafayı duvarımda isterim, ne o bitkilerin ve raflarının duvarımda olmasına izin veri

Günlük bakım şart3

Resim
Evet, başlığımızda "Ayşe'nin periskopundan dekorasyon ve yaşama dair yansımalar" yazıyor, evet sadece dekorasyon yazmıyorum ama geçen sene günlük bakımla ilgili yazdığım yazının hala ilgi görüyor olmasını şaşırtıcı bulduğumdan, bu yazıyı yazmak farz oldu. ( tık tık  ) Aslında geçen seneki yazıdan sonra kullandığım bir sürü cilt bakım malzemesi oldu ama burası bir makyaj bloğu olmadığından, bu konuyu önemsemekle birlikte yazmayı çok tercih etmiyorum. Fakat günlük cilt bakım malzemelerim bitmek üzere, dolayısıyla son 15 gündür periskopumda en çok bu konu var. Gerek internetten, gerek çevremdeki arkadaşlarımdan, gerekse eczacımızın verdiği tavsiyeler doğrultusunda araştırmalarıma son verip alışverişimi yaptım. Siz nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum ama ben ne kadar memnun kalırsam kalayım, cildin alışmaması için,  uzun süre aynı ürünü kullanmıyorum. Yaz başında Kiehl's'in göz kremi ve gece serumunu aldım, bitmek üzere.. Aslında memnun kaldım yani göz çevremi nemlen

Kitaplıklı kanape

Resim
Birkaç gündür sahil yerine ana caddede yürüyüş yapıyorum. Arabayla geçerken dikkatimi çekmişti, bizim mahalleye Koleksiyon Mobilya açılmış. Koleksiyon genel anlamda benim sıklıkla uğramak isteyeceğim türden bir mağaza değil...çünkü kurucusu değerli insan -valla İzmirli olmasıyla alakası yok bu komplimanların, gerçekten beğeniyle takdir ettiğim tasarımcılardan biri- Faruk Malhan modern tasarım anlayışına sahip. Ama yine de mağazadaki herşey o kadar şık görünüyor ki, bakmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Neyse.. Bu kez yürüyüş yaptığımdan, vitrindekilere yakından bakma fırsatı buldum. Bir kanape dikkatimi çekti. Modern çizgilere sahip bir kanape. Kanapenin en güzel yanı, bir kitaplığa sahip olması..Bilhassa küçük kütüphaneli evlerde yedek kitap dolabı işlevi de görür, çok hoş.. Ben tabii ki krem rengi olanını beğendim ama krem renginde kitaplığı böyle detaylı gösteren bir görsel bulamadım. Benim takıldığım kanape değil aslında.. Böyle bir kanape hayallerimi de süslemiyor.. Ama bu tip k

Taş duvarlar

Resim
Tuğla/taş duvarları nasıl buluyorsunuz? Son zamanlarda dekorasyon dergilerinde sıkça karşılaşıyorum, ülkemizde bilhassa Beyoğlu, Galata gibi semtlerdeki evlerde bu tip duvar çeşidi sıklıkla kullanılıyor.  Aslında benim bu konuyla ilgili biraz kafam karışık.. Yani şöyle ki, bazı evlere gerçekten çok yakışıyor, binanın da bir karakteri, tarihi varsa -Beyoğlu, Tarlabaşı ya da Galata evleri gibi- tadından yenmiyor. Ama kimi mekanlarda gerçekten çok zorlama görünüyor. Hele orijinal olmayan, duvarkağıdı ile yaratılan taş duvarlar var, onlar bana hiç karakteristik görünmüyor..gerçi yakından hiç görmedim, çevremde bu tip bir duvar kağıdı kullanan arkadaşım da yok, yakından incelemek lazım.. Bence bu tip duvarlar endüstriyel, modern ve eklektik tarzla birleşince çok başarılı sonuçlar veriyor. Ama klasik, country ya da rustik döşenmiş bir evde çok fazla geliyor bana..fakat enteresan olan, Alaçatı'da böyle taş duvarlı ev çok fazla olmasına ve genelde rustik ya da provansal/country tarzda d

Pazartesi molası

Resim
Her Pazartesi adettendir: bir işyerinde çalışıyor olalım ya da olmayalım, büyükşehirde olalım ya da olmayalım, kendimize göre bir tempo ve koşturmamız vardır. 9 günlük bayram boyunca oğlumun evde olması sebebiyle benim için zaten yeterince koşuşturmalı bir haftaydı, nasıl geçtiğini anlamadım.. Sakın bunu şikayet olarak algılamayın, Selim Efe'yi mutlu gördüğüm an her koşuşturmaya değiyor, o mutluysa ben de mutluyum, sorun yok.. Baksanıza dünkü haline.. Ama yine de insan arada bir "mola" vermeli.. İşte tam da bu yüzden bugün kendimce bir "Pazartesi sendromu" yaşamamaya karar verdim. Aslında evde yapılacak iş çok...Gülşen temizliğe gelene kadar "dolap detoksu" yapmam lazım; kullanmadıklarımı başkalarına hediye edip, dolapların içlerini temizlemem, yazlıklara bir süreliğine veda edip, kışlıkları hazırlamam lazım...sadece kıyafet değil, kiler aldı başını gidiyor, mutfak dolapları keza aynı.. Beni mutlu edecek ne varsa, bugün onları yapmayı seçtim. Buras