Çakma
Bundan 5-6 sene önceydi.
Eşimle Venedik sokaklarını iyice arşınlamış, bitmiş bir vaziyette otelimize doğru dönüyorduk.
Birinin Fransızca "gel gel gel" sesine riayet edip, adama doğru yöneldik.
Sohbet ederken öğrendik ki, adam Senegalli. İtalya'ya göç etmiş, taklit çanta satıyor.
Eşim eski Fransızca rehberi. Yıllarca ülkemize gelen turistlerin imitasyon ürün almasına karşı savaş vermiş, şimdi ise eşiyle baş etmeye çalışıyor, biraz kızgın..
Ama ne mümkün...eşimin önüne geçtim, adamla kıyasıya pazarlık yapıp bir adet "sahte" Fendi çanta satın alıyorum.
İki sene kadar o çantayı utanmadan kullandım.
Evet, utanmadan.
Eğer Serkan İzmir'de değil de, burada yaşıyor olsaydı, bir hafta bile takamazdım, taktırmazdı. Zira kendisi lüks markaların satıldığı büyük bir mağazada çalışıyor, o da imitasyon olayına fena halde karşı.
Sonra bir 19 Ağustos günü, eşim ünlü bir zincirin şık torbasıyla çıkageldi.
İtiraf etmeliyim ki, gördüğüm an büyülendiğim o kırmızı tabanlar bu zamana kadar aldığım en özel yıldönümü hediyesiydi.
Vakt-i zamanında Marilyn Monroe "bir kadının en iyi arkadaşı pırlantalardır" diye şakıyıp durmuş ama bence zamane kadınlarının en iyi arkadaşları "kırmızı tabanlar ve tasarım çantalar"
Her neyse..
Ayakkabılar ayağıma olmadı.
Daha büyük numarayla değiştirmek için mağazanın yolunu tuttuk.
Ayakkabının numarası yok...üzüldüm haliyle.
Başka modellere baktık ama bana göre birşey bulamadık.
En sonunda ayakkabıdan vazgeçip, çanta fikrine yöneldik.
Sonunda zevkime uygun, güzel bir çantayla mağazadan ayrıldık.
Eve geldiğimde ilk işim, diğer çantalardaki eşyaları yeni çantama aktarmak oldu. Zaten sonrasında da diğer çantaların çoğunu kullanmadım, kullanamadım.
Kullanamadım çünkü o ürünün size hissettirdiği duygu diğer taklitlerinden çok farklı...hani kimisi der mesela "aaa LV almam çünkü pazarda artık her modeli var"
Hayır efendim. Ne kadar taklidi olursa olsun, bir kere kesinlikle orijinali kadar iyi olmuyor. En önemlisi de size kendinizi özel hissettirmiyor, çünkü onun "sahte" olduğunu siz biliyorsunuz, başkalarının bilmesine gerek yok zaten..kendine yalan söylemek en fenası..
Çantayı kullanırken Venedik alışverişim aklıma geldi, utandım.
Utandım çünkü oradan aldığım ucuz çantayla bu çantayı kıyaslamak ne büyük talihsizlikmiş...yani birebir taklit birşey alacağına git Zara'ya, Mango'ya, nefis şeyler var..
O günden beri "kendi gibi olmayan, sahte" herşey bana pek sevimsiz geliyor.
"Sahte etiketli" çantalara, ayakkabılara, kıyafetlere, başkalarının yaptıklarını, yazdıklarını araklayıp neredeyse aynı şekilde post yazan bloggerlara, "korsan" kitap ve DVDlere, vs...kısacası "emek hırsızlığı"na karşı bir antipatim var.
Herşeyin "kendine özgü"sü kesinlikle daha "gerçek", daha göz alıcı..
İzninizle, bu blogun sahibesi şimdi yeni çantasını yerleştirmeye kaçar:)
Hepimize keyifli bir haftasonu olsun..
Sevgiler
Eşimle Venedik sokaklarını iyice arşınlamış, bitmiş bir vaziyette otelimize doğru dönüyorduk.
Birinin Fransızca "gel gel gel" sesine riayet edip, adama doğru yöneldik.
Sohbet ederken öğrendik ki, adam Senegalli. İtalya'ya göç etmiş, taklit çanta satıyor.
Eşim eski Fransızca rehberi. Yıllarca ülkemize gelen turistlerin imitasyon ürün almasına karşı savaş vermiş, şimdi ise eşiyle baş etmeye çalışıyor, biraz kızgın..
Ama ne mümkün...eşimin önüne geçtim, adamla kıyasıya pazarlık yapıp bir adet "sahte" Fendi çanta satın alıyorum.
İki sene kadar o çantayı utanmadan kullandım.
Evet, utanmadan.
Eğer Serkan İzmir'de değil de, burada yaşıyor olsaydı, bir hafta bile takamazdım, taktırmazdı. Zira kendisi lüks markaların satıldığı büyük bir mağazada çalışıyor, o da imitasyon olayına fena halde karşı.
Sonra bir 19 Ağustos günü, eşim ünlü bir zincirin şık torbasıyla çıkageldi.
İtiraf etmeliyim ki, gördüğüm an büyülendiğim o kırmızı tabanlar bu zamana kadar aldığım en özel yıldönümü hediyesiydi.
Vakt-i zamanında Marilyn Monroe "bir kadının en iyi arkadaşı pırlantalardır" diye şakıyıp durmuş ama bence zamane kadınlarının en iyi arkadaşları "kırmızı tabanlar ve tasarım çantalar"
Her neyse..
Ayakkabılar ayağıma olmadı.
Daha büyük numarayla değiştirmek için mağazanın yolunu tuttuk.
Ayakkabının numarası yok...üzüldüm haliyle.
Başka modellere baktık ama bana göre birşey bulamadık.
En sonunda ayakkabıdan vazgeçip, çanta fikrine yöneldik.
Sonunda zevkime uygun, güzel bir çantayla mağazadan ayrıldık.
Eve geldiğimde ilk işim, diğer çantalardaki eşyaları yeni çantama aktarmak oldu. Zaten sonrasında da diğer çantaların çoğunu kullanmadım, kullanamadım.
Kullanamadım çünkü o ürünün size hissettirdiği duygu diğer taklitlerinden çok farklı...hani kimisi der mesela "aaa LV almam çünkü pazarda artık her modeli var"
Hayır efendim. Ne kadar taklidi olursa olsun, bir kere kesinlikle orijinali kadar iyi olmuyor. En önemlisi de size kendinizi özel hissettirmiyor, çünkü onun "sahte" olduğunu siz biliyorsunuz, başkalarının bilmesine gerek yok zaten..kendine yalan söylemek en fenası..
Çantayı kullanırken Venedik alışverişim aklıma geldi, utandım.
Utandım çünkü oradan aldığım ucuz çantayla bu çantayı kıyaslamak ne büyük talihsizlikmiş...yani birebir taklit birşey alacağına git Zara'ya, Mango'ya, nefis şeyler var..
O günden beri "kendi gibi olmayan, sahte" herşey bana pek sevimsiz geliyor.
"Sahte etiketli" çantalara, ayakkabılara, kıyafetlere, başkalarının yaptıklarını, yazdıklarını araklayıp neredeyse aynı şekilde post yazan bloggerlara, "korsan" kitap ve DVDlere, vs...kısacası "emek hırsızlığı"na karşı bir antipatim var.
Herşeyin "kendine özgü"sü kesinlikle daha "gerçek", daha göz alıcı..
İzninizle, bu blogun sahibesi şimdi yeni çantasını yerleştirmeye kaçar:)
Hepimize keyifli bir haftasonu olsun..
Sevgiler
Günaydın :) Yıllar önce, ergenlik çağındayken ve tv oyuncularını taklit etmeye çabalarken; bir gün ablam "başkası olma, kendin ol" dedi. Evet bunu daha önce Tarkan da söylemişti. O gün bugündür "kendin olmak" ve "kendini tanımak" (bunu da Yunus Emre hayranlığımdan kaptım) üzerine kendimce kafa yorarım. Belki psikoloji okumamda bile bunlar etkili olmuştur.
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Kendimiz olmak mutluluk ve huzur getirir.
NurSer selam,
SilÇok psikoloji kitapları okuduğumu söyleyemem -çok değil, daha bir hafta önce psikoloji ile daha fazla ilgilenmem gerektiğini söyleyen bir dostum vardı:)- ancak hep birşeyleri taklit eden, kendi tarzları olmayan insanların bir yerde tıkandığına inanırım.
Ve evet, yazılarımdan anlaşılıyor mu bilmem ama -aslında bunu psikoloji öğrencisi ilhan Bey'e sormak lazım:))- genel anlamda mutlu ve huzurlu biriyim:)
Sevgiler
bi psikoloji ögrencisi olarak, yazinizdan çok faydalandim.
YanıtlaSildelil olarak kullanacagim:)
"kendini özel hissetmek adina, lv çanta alan kadinlar".
İlhan selam,
SilFaydalı olduysa ne mutlu bana:)
Ayrıca evet, lüks tüketim daha çok "kendini özel hissetmek" adına alınır...
Zaten bu adamların mottosu da bu "biz kendinizi özel hissettirecek, kaliteli tasarımlar yaratıyoruz"
Ha bir de gösteriş için tüketen kısım var, onlar için çok yorum yapamayacağım:)
Fotograf rica ediyoruz:))çantanın.ltfn:))
YanıtlaSilrehber selam,
Silben öyle utanıyorum ya:/
sana mail atsam..olmaz mı:)
Yaaa biz bloggerlik uğruna cadde kızları gibin aldığımız elemanları fotoğraflayıp koyarkene iyiydi:))
SilCanın sağolsun smyrneee
:))))) ama ben öyle başkası paylaştığında çok hoşuma gidiyor:))) hem dekorasyonla ilgili aldıklarımı paylaşıyorum ama biliyorsun:) senin alanın "güzel şeyler", paylaşacaksın ki, biz güzel şeyler göreceğiz sayende:)
Silşöyle yapalım, ben arada aldıklarımı google+ sayfasında paylaşmayı deneyeyim, nasıl fikir?yoksa en sadık okurlarımdan birinin ricasını kırmak istemem;)
iyi güldüm he.
YanıtlaSil:)
bi deee eğer izlemediysen, öncelikleee, le grand bleu ve trois coileurs:bleu.
YanıtlaSil:)
arşivimde var onlar:)
Silbir de tüm okul hayatın boyunca Fransızca görünce bunlara kayıtsız kalamazsın:)
ama sen yine devam et, aradan izlemediklerim çıkabilir;)
aşık olduğum filmlerden devam edeyim.
YanıtlaSil:)
elveda ilk aşk (un amour de jeunesse)- mia hansen-love.
elles (kadınlar)-malgorzata szumowska
amour (love)-michael haneke
bak l'amour'u hala izlemedim, yalnız geçenlerde dikkatimi çekti DVDsi gelmiş.
Silona bakmalı..
zaten en iyi yabancı film Oscar'ını o götürmemiş miydi bu sene :/
yani elveda ilk aşk'ı izledin mi.
YanıtlaSil:)
hayır izlemedim ama şu Güney Amerika'ya gidecek diye ayrılacak olan çiftin hikayesi değil miydi o..
Sildur bugün onu izleyeyim
en sondaki şapka sahnesi ne güzel anlatmış..
Silişte Fransızlar'ın bazen birşeyleri söylemeden anlatmasına bayılıyorum:)
sağolasın deep, sayende keyifli bir film izledim bugün..
Efe kreşe başlasın, diğerlerini liste yapayım, son 3 yıldır herşeye çok zamanım olmuyor:)